Kayıtlar

Resim
Şifa Bugün 21 Haziran. Yaz gündönümü. En uzun gün. 6 Mayıs 2018 Hıdırellez gününde, hayatımıza dahil olmanı isteyip; gül ağacının altında beklettiğimiz dileğimizdin sen. Sonra o dilek kağıdını akdeniz sularına kendi ellerimle bırakmıştım, dalgalar alsın götürsün dileğimizi ve getirsin diye seni bize. Sahiden öyle oldu. Ne rastlantıdır ki senden habersiz, seni dilediğimiz o şifalı hıdırellez gününde meğer doğmuşsun sen. Ve kırkbeş gün sonra yaz gün dönümünde evimize, evine kavuştun. Bugün, hayatımıza dahil oluşunun 1. yıldönümü Şifa. Bizim Şifa'mız. Benim canım Şifa'm. Bu fotoğrafı az önce çektim. Şifa, son 2 haftadır yaptığı gibi yine köşesine çekilmiş kırık patisini yalıyordu. "Şifa" dedim ona, patisini yalamayı bırakıp baktı bana yine derin derin. Biz onunla birbirimize böyle saniyelerce derin derin bakıyoruz gün içinde birkaç defa. Şifa son iki haftadır bana şunu öğretiyor. O derin bakışlarıyla bana şunu söylüyor; "Kendi kırığını kendin
Kızkardeşime, Şunu bil.  Ben senin gölge yanınım.  Ben senin manik-depresif hâlinim.  Ben senin borderline tarafınım.  Ben senin bipolar öykünüm.  Ben senin nadiren tadabildiğin ama hep tatmak istediğin coşkunum.  Ben seni biliyorum.  Ben seni yaşıyorum.  Senin mutlaka bir yönünle empati kurabiliyorum.  Güneşe ve kahkahaya ne kadar özlem duyduğunu çok ama çok iyi biliyorum.  Ben senin dengesiz hâlinim. Dengeye hasretini biliyorum.  Seni hissediyorum. Seni tanıyorum. Seni seviyorum.  Seninle ağlayabilirim. Seninle deli gibi gülmek istiyorum.  Ben senin Simya'yı aradığın kimliğinim.  Ben senin şifaya yaklaştığın kalbinim.  Seninle empati kurabiliyorum. Yaşadıklarının ve paralellerinin en az 3 tanesini deneyimledim.  Ben senin acı çektiğin o çok acı çektiğin anı tanıyorum.  Ben seni anlamayanlarla tanıştım. Sana şefkat göstemeyenlerle karşılaştım.  Sana tecavüz eden seni taciz edenler tarafından mağdur edildim.  Ben sen'im.  Senin çıkmazın.  Senin özlemin. 
Resim
Düşmedim Daha Acaba böyle soluk soluğa neyden/kimden kaçıyorsun da kaçarken etrafındaki çiçekleri fark etmiyorsun? Kendinden olabilir mi? Yeteneklerinden? Değerinden? Seni sevmek isteyenlerden? Ruhundan? Özünden? Seni sen yapan dürtüden ve içgüdüden? Yeniden soruyorum kendinden olabilir mi? Kendi gücünden korkuyor olabilir misin? Kendine şefkati ne zamandan beri ihmal ediyorsun? Bilinçaltına uyanmaktan korkuyor olabilir misin? Kaçarken neden arkana bakıyorsun? Ardında bıraktıkların yüzünden olabilir mi? Arkada bıraktığın aynaya geri dönme isteğin mesela? Kaçtıkların; bildiklerin ve senin yapı taşların olabilir mi? Ve sen bildiklerini akıtmadıkça onların vebalinin bir çığa dönüştüğünü fark etmiş olabilir misin? O çığı durdurabilirsin onu yavaş yavaş eritebilir ve ne sana ne de bir başkasına zarar vermesine engel olabilirsin. Sen kadınsın. Bu dünyada yaratılan her canlıdan daha özelsin. Kendinden kaçma dön arkanı ve sarıl ona. Sıcaklığınla erisin o çığ ve o temiz suyun tadına bak. Ken

Içten Geçen

Resim
Günün en huzur bulduğum anlarına bir yenisi eklendi son on aydır. Bu an da bir diğeri gibi gün sonuna ait. Özellikle kötü hissediyorsam o akşam yastığa başımı koyduğumda hemen kucağıma gelip yatan ve mırlamalarıyla içimi ısıtan bir yavru var hayatımda. Gözlerimin derinine derinine bakar ve bunu birtek bana yapar. Kedim Şifa. Konumuz Şifa değil fakat tam şu an yastığa başıma koymuş buraya bir şeyler yazmaya başlamışken yine anladı sıkıntımı geldi yattı tam göğsüme. Şu gurur  ve inat denen şeyler ne çok engel her şeye ve ne çok gebe engellere. İçten geçenlere. Birini göresin gelir, sesini duyasın. Hemen giriverirler araya. "Merhaba ben inat bu da gurur. Sakın yapma." Yapmazsın. Onlar sende gücü temsil eder. İçten gelenler ise çoğu zaman zayıflıktır önkabullerde. Kalbin yorulur da yorulur. Kalbini yormaya razısındır. En çok ona susturursun vicdanını. Faydasız suskunluklar. Tanrılık çabası. "Kontrol bende!" nârası. Hem kendine tanrılık hem sana ulaşmaya çalışana.

Nisan Sabahı

Resim
-Bugün benim doğum günüm, saklanmayacağım. Zirâ faydası yok ne doğuma ne ölüme. Dirilmesi gereken dirilir. Gövermek de çürümek de yaşamdır. ''Nisan en zâlim aydır, gövertir Leylakları ölü toprakta, yoğurur Anılarla istekleri, uyarır Uyuşuk kökleri, bahar yağmuruyla'' dizeleri ile başlamış, Çorak Ülke adlı sarsıcı şiirinin ilk bölümüne Eliot; Ölülerin Gömülüşü ironisiyle şerhlemiş bir de. Bir tohum; patlayıp filizlenmek için nasıl emek verirse kendine, sanki öyle; yirmi iki saat çabalamışım doğmaya. Filizlenmek cesaret ister. Bütün tohumlar cesurdur. Doğa cesurdur. Ve kaçmaz, kaçınılmazdan korkmaz. Yaşam ile kavga etmekten korkuşum, bir nisan sabahı başlamış; ertesi günün sabahına dek. Doğduğunda ciğeri yanıp da ağlamayan bebek, nefes alamıyordur. Yaşam kaynağı önce ağlatır. Bulutlar acı çeker ve yağar; yeryüzü yaşasın için. Ben de direnememişim daha fazla bu itkin korkuya ve kaçınılmaz ''ilk''e adım atmışım; acıtan ve sonrasında