Içten Geçen


Günün en huzur bulduğum anlarına bir yenisi eklendi son on aydır. Bu an da bir diğeri gibi gün sonuna ait. Özellikle kötü hissediyorsam o akşam yastığa başımı koyduğumda hemen kucağıma gelip yatan ve mırlamalarıyla içimi ısıtan bir yavru var hayatımda. Gözlerimin derinine derinine bakar ve bunu birtek bana yapar. Kedim Şifa. Konumuz Şifa değil fakat tam şu an yastığa başıma koymuş buraya bir şeyler yazmaya başlamışken yine anladı sıkıntımı geldi yattı tam göğsüme.

Şu gurur  ve inat denen şeyler ne çok engel her şeye ve ne çok gebe engellere. İçten geçenlere. Birini göresin gelir, sesini duyasın. Hemen giriverirler araya. "Merhaba ben inat bu da gurur. Sakın yapma." Yapmazsın. Onlar sende gücü temsil eder. İçten gelenler ise çoğu zaman zayıflıktır önkabullerde. Kalbin yorulur da yorulur. Kalbini yormaya razısındır. En çok ona susturursun vicdanını. Faydasız suskunluklar. Tanrılık çabası. "Kontrol bende!" nârası.

Hem kendine tanrılık hem sana ulaşmaya çalışana. Sana ihtiyacı olana.

"Patron benim. Ben ne dersem o."

"Neden?"

"Çünkü doğrusu bu. Kontrol şart."

"Peki."

Peki diyen sizi önemsemiyordur arkadaşlar. Siz sadece kontrol sizde zannınızla kendi kendinize oynuyorsunuzdur. Mücadele edene odaklanın. Peki demeyene. Olur mu? İyi akşamlar. Bir de lanet olsun gayet.

     
                                                                 
                                                                 S. April








Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nisan Sabahı